enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp sondakika hayat sırları hayata dair
DOLAR
35,9012
EURO
37,3860
ALTIN
3.304,84
BIST
9.719,81
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Karla Karışık Yağmurlu
5°C
İstanbul
5°C
Karla Karışık Yağmurlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
5°C
Cuma Hafif Yağmurlu
7°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
8°C
Pazar Az Bulutlu
7°C

Çocuklarımızı doğru yetiştiriyor muyuz?

Çocuklarımızı doğru yetiştiriyor muyuz?

Çocuklarımızı doğru yetiştiriyor muyuz?

Bu konuda Anooshirvan Miandji ne diyor?

Önce, Anooshirvan Miandji kim mi? İran’lı bir öğretim görevlisi. Hem de Bilkent Üniversitesi’nde farsça öğretmeniymiş.

Yazdıkları o kadar doğru, o kadar güzel ki. Biraz ağır, biraz can yakıcı ama okuyun derim.

“Eczacılığı kazandım, heyecanla memlekete gittim.

Babam çok mutluydu, annem babam telefonda haberi duyunca gözleri dolduğunu anlattı.

“Baba eczacılık masraflı bir bölüm, laboratuvar malzemelerini kendimiz almak zorundaymışız, ayrıca derslere devam zorunluluğu var, sabahtan akşama okulda olacakmışız, bana para verebilir misin?” dedim.

“Tabi ki” dedi ve 200 dolar verdi, “Baba bu nedir?” dedim, “Yol parası” dedi, “Ama baba ben bununla anca Ankara’ya giderim.” dedim,
“O da zaten bu da onun için, sen yetenekli bir çocuksun, yolunu bulursun” dedi.

Ben kırıldım, gittim tüm kaset arşivimi ve kitaplarımı sattım, etti 600 dolar. Ankara ya geldim 2-3 ay sonra para bitti, dersler verdim diğer öğrencilerin ödevlerini hazırladım ve kitaplar yazdım. New York’ta kitaplarım basılınca Bilkent’te hoca oldum. Ankara’da neyim varsa sıfırdan kendim kurdum; ne dayı vardı ne de torpil.

Annem bir keresinde altınlarını bozdurup bana göndermek istemiş ama babam şöyle demiş; “Oğlumuzu ne kadar sevdiğimi biliyorsun, bir daire satıp ona göndeririz, ama yolu bu değil, eğer gerçekten onu seviyorsan bırak kendi ayağı üzerinde durmayı öğrensin.”

20 senedir Ankara’dayım bir kere tatile gitmedim, tatili bilmediğimden değil, bacağımı bacağım üzerine atıp tropikal kokteyli yudumlamaktan daha zorunlu ödevlerim olduğu için…

Ben uzun tatillerden ziyade, keyifle ve verimli çalışacak yaştayım.

ABD de her 100 öğrenciden 25’i okul masrafını kendisi kazanırken, bu rakam bizde sadece 5 öğrenci. (ki ben bu rakamın daha düşük olduğunu düşünüyorum, 1-2 en fazla).

Şimdi, niye o çocuk okulunu bitirince çantasını alıp Singapur’da uluslararası bir firmada iş bulabiliyor da biz yapamıyoruz diye sormayın.



Çocuk yetiştirme bir sanattır ve ancak sanatçı bir anne baba bunu yapabilir.
Çok özel biyolojik sebepler dışında hiçbir çocuk embesil doğmaz, hatalı yetiştirilerek aptallaştırılır.

Çocuk ailesini örnek alır ve orada programlanır. Anne cahil olunca zanneder ki; çocuğa iyi köfte yaparsan iyi anne olursun, baba cahil olunca zanneder ki; çocuğun cebine para koyarsan iyi baba olursun.

Bu zihniyetin yetiştirdiği çocuklar tam bir facia olur. Hiçbir sorunu çözemeyen, çözmek istemeyen, sorumsuz, ukala, dikkati eksik, boş konuşan, boş düşünen biri olur; biraz sıkıştırdığınızda da “Beni büyütmeseydiniz, okutmasaydınız” gibi saçma sapan cevaplar verir.

Bu kadar para harcayarak bu kadar aptal çocuk yetiştirmek için aptallık doktorası yapmak gerekir. En aptal çocuk nasıl yetiştirilir? İstediği her şeyi karşılıksız, sorumluluk vermeden elde ederek…

Siz hiç freni olmayan bir araba gördünüz mü, varsa bindiniz mi? İlk harekette kaza yaparsınız. Hangi şuursuz demiş “özgürlük çok güzeldir, sorumluluk olmadan”.

Var mı öyle bir dünya, her işini başkalarına yaptıracaksın, sonra birdenbire gökten sana bilinç inecek, öyle bir dünya yok.
Peki bu çocuklar ne olacak?

Bu çocuklar uyuşuk oldukları için, uyanmak ihtiyacı duyacaklar.

Bunun için uyarıcı alacaklar, çay kahveden tutun, enerji içecekleri, haplar vitaminler, takı, sigara, alkol ve daha tehlikelisi sanal ortamlara dalıp hayattan uzaklaşacaklar.

Sanal uyarıcılardan tutun, sanal oyunların kumar oynamaya benzer etkiler yarattığı ve ciddi bağımlılıklara sebep olduğu aşikardır.



Bu çocuklar çok sert kırılmalar yaşayacaklar ve kafalarındaki sanal dünya ile gerçek dünya örtüşmediğinde çok üzücü sorunlar yaşayacaklar, dayananlar öfkeli ve gergin olacaklar.

Çocuklarınıza kısa cevaplar vermeden, uzun ve mantık içeren cevaplar verin ki, o da düşünmeyi öğrensin. Unutmayın; nesnelerle, para pulla, kıyafetle, okullarla çocuk adam olmaz, olursa dünya tarihinde ilk olacak.

Çocuğu adam yapan onu adam yerine koymaktır, ona sorumluluk vermektir, kendi aklını kullanmasını öğretmektir, ödevlerini kendi yapması için ona inanmaktır.

Fırtınaya karşı koyan ağacın gövdesi değil köküdür, insanı insan yapan mal değil, taşıdığı terbiyedir. Babam derdi ki “evlat bizim sana vereceğimiz en iyi hediye terbiyedir.”

Harika çocuklar yetiştirmek için hala hakkımız ve halimiz var, yeter ki akla ihanet etmeyelim.
Başkalarına değer verecek ve o değer içinde kendi değerlenecek bireyler yetiştirme dileğiyle…

Kutbettin Bingölbali’den alıntı

Küçük çocukların en çok neye ihtiyacı var?



Çocuk gelişimi açısından doğumdan sonraki ilk üç yıl çok kritik öneme sahiptir.

Bu dönem gelişimsel altyapıların kurulduğu bir zaman dilimidir. Sürecin sağlıklı ve doğru yönetilmesi, çocuğun sonraki yıllarda da sağlıklı gelişmesini destekleyecektir.

Doğumdan sonraki ilk yıllarda çocuklarda meydana gelen gelişimlerden bazıları şunlardır:

Duyu organlarının tümü yetişkinler düzeyine ulaşır.

Beyin gelişiminin yüzde 70-80’i tamamlanmıştır.

Bağımsızlık, özgüven ve güvenli bağlanma duygusunun temelleri atılır.

Dil gelişimi açısından kelime hazinesi zenginleşmeye başlar.

Üç yaşına kadar abartılı yaklaşımlardan kaçının!

Üç yaşına kadar çocukların gelişimsel çerçevesi ve sınırları, bilimsel araştırmalarla belirli ölçülerde ortaya konmuştur.

Elde edilen bulgular, bu yaş grubundaki çocukların gelişimsel açıdan çok hızlı bir sürecin içinde olmasına karşın bazı beceriler açısından da sınırlılıklara sahip olduğunu göstermektedir.

Bu nedenle, anne-babaların çocuklardan beklentilerini abartmamaları gerekir. Sorumluluk duygusu, oyuncak ve eşyalarını paylaşma, işbirliği yapma, başkasıyla empati kurma gibi bir dizi beceri henüz yeterince kazanılmadığı için anne-babaların, beklentilerini bu çerçevede sınırlandırmaları beklenir.

Anne-babaların, küçük çocukları ile ilgili yapacakları en doğru şey, içgüdüsel ebeveynlik duygularına güvenmektir.

Çocuğun istekleri, davranışları karşısında, kısıtlayıcı olmak, sonu gelmeyen açıklamalar yapmak, abartılı kurallar koymak gereksizdir.

Çocuğun doğasına ve doğalına uygun bir çizgide durmak ve “pedagojik yaklaşım” görüntüsüyle, zorlayıcı yaklaşımlardan kaçınmak önemlidir.

KÜÇÜK ÇOCUKLARIN NEYE İHTİYACI VAR?

Doğumdan sonraki süreç, gelişimsel açıdan ‘yatırımsal dönem’ olarak düşünülmeli.



Anne-babalar, bu dönemde çocuğun gelişimine çok büyük katkılar sağlayabilirler:

– Ev ortamını, doğallığını bozmadan güvenli hale getirin:

Ev ortamının, çocuk için ciddi risklerden arındırılması gerekir.

Güvenlik riskleri azaltılırken evin doğal ortamı da bozulmamalıdır.

Çünkü, çocuğun doğal gerçeklikle birlikte büyümesi gelişimsel bir görevdir.

– Beslenme ve uyku düzenine dikkat edin:

Çocuğun büyümesinde beslenme ve uyku düzeni çok etkilidir.

Bu nedenle, anne-babaların öncelikle bu fizyolojik ihtiyaçları takip etmesi gerekir. Yaşına uygun besinleri alması ve yaş dönemi için gerekli miktarda uyku uyuması anne-babaların sorumluluğundadır.



– Televizyonu sınırlandırın:

Araştırmalar, küçük yaşlarda televizyon izlemenin risklerinden söz etmektedir. Bu nedenle, özellikle iki yaşına kadar mümkünse hiç televizyon izletilmemesi sıklıkla önerilmektedir. İki yaşından sonra ise yetişkinin kontrolünde 15 dakikalık seçilmiş bir programın izletilmesi ile yetinilmelidir.

– Masa başı eğitim uygulamalarını abartmayın:

Küçük yaştaki bir çocuğun masa başında bir faaliyeti yapması hiç kolay değildir.

Elbette ki, bir hamurla şekil yapması, bir kağıda karalama yapması, sevdiği bir masa başı faaliyetini yapması yararlıdır.

Ancak, bu çocukların daha çok sevdikleri şey, hareketli oyunlar, üç boyutlu objeler ve oyuncaklarla kurdukları oyunlardır.

– İnatlaşmalarının doğal olduğunu unutmayın:

1-4 yaşlar arasında, çocuğun inatlaşması ve ısrarcı davranması gelişimsel bir durum. Bu nedenle, bu tür davranışların bir sorun olarak algılanmaması gerekiyor.

Buna karşın, çocukların inatlaşmasına neden olabilecek davranışlardan da olabildiğince kaçınmak gerekli. İnatlaşmalarla başa çıkmada en iyi yöntem ise ilgiyi başka yöne çekmek olmalı.

Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.