İçtiğimiz her şeyi seçerek alırız ama bir tek, suyu seçmeyiz. Eskiden; ”Ne olacak ki, nasıl olsa su, iç gitsin” düşüncesiyle ben de hiç dikkat etmezdim. Basın mensubu arkadaşlarımla şahit olduğumuz bir olaydan sonra su konusuna çok dikkat etmeye başladım. Şimdi sürekli güncelliyorum ama bu yazıyı ilk defa o günlerde yazmıştım. Detaya inmeden anlatmak gerekirse; İsrail‘in su üzerine gizli çalışmalar yaptığını öğrendiğimiz günlerde Mavi Marmara olayında İsrail‘in tutukladığı bazı basın mensubu arkadaşlarımla ”Geçmiş olsun” diye görüştüğümde, hepsinin de aynı şeyi anlatması çok dikkatimi çekmişti. ”Bizi aç susuz bırakırlar diye düşünüyorduk ama hepimize şişe su verdiler. Çok şaşırdık ve içtik. Ardından mide bulantısı ve kusma gibi belirtiler oldu” diyorlardı (Bu konuyu yetkililer araştırmalı mutlaka!) İşte o günden itibaren büyük bir şüpheyle, ”İçtiğimiz sudan emin olmak gerektiğine inanarak yerli içecek su arayışı içine girdim.” Bu yazıyı hazırlamaya da o zaman karar verdim.
Yaşam kaynağımız diyebileceğimiz ”SU” hakkındaki bu yazımızı yüz binlerce okuyan var. Sanki su piyasasına biz yön veriyormuşuz gibi büyük bir talep görüyor. Biz bu yazıda herhangi bir reklam unsuru olmaksızın tavsiyelerde bulunmaya devam ediyoruz. ”Suyu seçerek alın” diyoruz. Ben de, suyu özenle seçmeye başladıktan çok kısa süre sonra, her birinin tadının aslında çok farklı olduğunu anlamaya başladım. Bazıları yosun kokuyor, bazılarında hafif bir balık kokusu var, bazılarında toprak kokusu ve hatta klor kokusu alıyorum. Şu anda öyle bir hale geldi ki, vasat olan suyu anında anlayarak, kokusu ve tadından rahatsız oluyorum. Marka ismi vermeyeyim ama asitli içecek markasının yan ürünü olan ”Her adım başı karşımıza çıkan çok yaygın olan bir su markası var. Onun etiketini çıkarıp suyu bana içirseniz, anında anlıyorum o berbat suyun markasını.” Su o kadar kötü ki, mekanlara hibe olarak bedava veriliyor aslında. İşletmelerin işine geldiği ve o markanın diğer içeceklerini satmak zorunda oldukları için adım başı her yerde o suyu görüyoruz. Geçmişte dikkat etmeyince bünyemiz kötü ya da zararlıya alıştığı için güzel zannediyormuşuz meğer! Ben özellikle o markayı görünce ”Başka su yok mu” diye mutlaka soruyorum şaşkın bakışlar arasında!
YABANCI SU MARKALARI
Yabancı markalara kesinlikle karşı değiliz. Fakat, ”İlk tercihimizi her zaman yerli malı ürünlerden yana yapalım” tavsiyemizle yazımıza başlayalım. ”Damla, Sırma, Hayat, Danone, Nestle, Erikli, Akmina” markalarının kökenlerinin ABD’ye uzandığını belirtelim. Bazıları Türkiye’de kurulmuş ama satın alan firmaların kökeni bambaşka. Mesela fotoğrafa karşıdan bakınca Avrupa’da bir ülkenin malıymış gibi görünen bazı markaların aslında kuruluş yapısı ve kökenlerine bakınca gerçeğin hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Bu firmaların ”Biz global markayız” diyerek pazarlama mantığıyla kelime oyunu yaptığına dikkat çekmek gerekir. Bizim burada verdiğimiz bilgileri yanlış gösterebilmek için su testleri videoları hazırlatan ve hatta reklam verdikleri bazı internet sitelerinde kuruluş hikayelerini farklı yansıtarak bizi yalanlayanlar da var. ”ABD ile bir alakamız yok” diyen Nestle Erikli’nin kuruluş hikayesinde (2 Amerikalı Kardeş) cümlesini okumak ve sizlerle paylaşmak bize yeter de artar bile. Buyurun kendiniz okuyun. Bu gizlilik niye? (Biz buraya ne yazdıysak hepsi kesin bilgidir!)
Güvenilir ve kaliteli su arayanlar için çok araştırılmış, tecrübeyle sabit ve kaynak niteliğinde bir yazı okuyacağınızı umarak tüm detaylara yer verdik. Bazı markaların kendilerini en iyi göstermek için özel olarak hazırlattığı videolara da itibar etmemenizi önererek konumuza başlayalım.
YERLİ SU MARKALARINI TERCİH EDİN
2010/11 İstanbul-Ankara yolunda o güne kadar adını duymadığım Sapanca Revan marka suyu, başka alternatif olmadığı almıştım. Yola devam ederken içmeye başladığım suya bayıldım. Yağ gibi incecik akıp gidiyor ve hiçbir şekilde şişkinlik yapmıyor. Kesinlikle de çok doyurucu bir su. Hani ne kadar içerseniz için bir türlü yeterli gelmez ya, işte bu suda öyle kötü hislere kapılmadım. Suyu içince doyurucu olduğunu hissediyorsunuz. O güne kadar ülkemizin en rağbet gören 5 markasından birini kullanırdım ama doymadığımı ve şişkinlik hissini alırdım. Bu sebeple, Sapanca REVAN damacana suyunu uzun süre kullandım ama dağıtım ağı konusunda kurumsallığı tamamlayamadıkları için kısa süre sonra bıraktım.
2011’de kalitesini doruk noktaya taşıyan SIRMA SU kullanmaya başladım. 2013 yılında İsrail kökenli Danone’nin Sırma Su’yu satın almasıyla yeniden içme suyumu değiştirme kararı aldım. (Uzmanlar belli sürelerde içme suyunuzu değiştirmenizi tavsiye ediyor) PINAR SU ve Hamidiye Su için araştırmalara başladım. Aslında Abant Su kullanmak istiyorum ama ne yazık ki İstanbul’da bayii bulmak zor. Bir süre Pınar Damacana Su kullandım çok memnundum ama servis ağı eksik olduğu için bırakmak zorunda kaldım.
Sonra, Hamidiye Damacana Su kullanmaya başlamıştım. Hamidiye isminden de anlaşılacağı üzere Sultan Abdülhamid’in bizlere hediyesidir. Kesinlikle içim kolaylığı ve doyuruculuğu bakımında son derece memnun kaldım. Hijyen ve güvenilirlik konusunda da tam puan verdim. Servis konusunda biraz yavaş olasalar da, erken sipariş vererek sorunu çözüyordum. 19 Litre damacanaya İstanbul için 9-10 TL arası bir ücret ödüyordum. En doğru fiyat da bu olmalıydı ama Hamidiye Su’yun fiyatıyla birlikte tadı da kaçtı. Bildiğiniz gibi, piyasada bir sürü kampanya olsa da 5-6 TL olan sular bir kaç ay sonra bir anda 12 TL oluyor. Hemen her ay buçuklu zamlarla suların fiyatını 12 TL’ye kadar abarttılar. İstanbul’da 9-12.5 TL arası fiyatlarla satılıyor. Kaliteli bir suyun 10TL’den daha yüksek olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ben bu görüşlerimi dile getirerek yazımı güncelledikten bir süre sonra devletimiz su fiyatlarına sınırlama getirdi ve 2018 itibariyle sular 9 TL’dan satılıyordu. Fakat İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değiştiği anda hemen suya 2 TL zam yaptı. Artık Hamidiye Su 11.5 TL oldu ve ben de enayi olmadığım için bu suyu hemen değiştirdim. Çünkü suya 2 TL zam, enayilik derecesinde yüksektir. Neden mi?
DAMACANA 10 LİRA OLUR. 2.5 LİRA ÇOK BÜYÜK PARADIR.
”Başkaları o fiyata satabiliyorsa herkes kar eder.” Belki, ”1-2 TL” zam az gibi görünse de, konuyu bir de herkesin anlayabileceği BİM örneğiyle şu açıdan değerlendirin; ”1.5 Litre Sırma Su 1 TL’ye satılıyor. Bizim 19 Litreye ihtiyacımız olduğuna göre damacana 12.5 TL eder. Fakat bu rakamı, geliş değil satış fiyatına göre hesapladık. Bizim asıl bakmamız gereken ”geliş fiyatı ve kar edişi” olmalı. Yani, 1 TL olarak satılan suyun geliş fiyatı 20 Kuruş oluyor. Toptan alım olduğu için hibe (ücretsiz) vs indirimli alımı var market ve bayilerin. Böylece, her su için 70 Kuruş karları var. Helali hoş olsun ama bu da demek oluyor ki, 19 litrenin markete gelişi 3.8 TL. Hadi, şişesi büyük, masrafı çok gibi bahaneleri de benden ekleyelim 5-6 TL olsun. Aracısı, pazarcısı, benzini, nakliyesi vs. hepsi dahil buna. Çünkü markete geliş fiyatı bu. Artık kapıdan dükkana girmiş, başka bahane olamaz.
Marketin kapısından 5-6 TL ile giren damacana su, evimize 12.5 TL’ye geliyorsa arada çok büyük bir fark var demektir. İşte bu yüzden su için ”2.5 TL çok büyük bir paradır” ve son derece faiş bir zam söz konusudur. Eğer damacana suyu 10 TL ücretle satarlarsa yine %100 kar edeceklerine şüphe yoktur. Mevzumuz ”su” değil de başka bir şey olsaydı o zaman fiyatlara bakış açımız değişirdi. Benim alım gücüme göre değil, alım gücü düşük olanlara göre ”en temel ihtiyaç olan suyun fiyatını” değerlendiriyoruz. Ben şunu da belirteyim, su ”6 Lira” olduğunda da 10 TL verip üstünü almıyordum, 9 olunca da almıyorum. ”Siparişi getirenin hakkı olsun” deyip her zaman para üstünü bırakıyorum ve herkese de bunu tavsiye ediyorum zaten. Yani burada meselem 1-2 TL değil. Suyun fiyatının 10 TL’den fazla olmaması gerektiğini anlatıyorum. Belli aralıklarla bu yazıyı güncelliyorum ve dikkat ederseniz, hangi suyu beğenip kullanmaya başlıyorsak, bir süre sonra hemen ücreti iki katına fırlıyor. Biz de hem bu yüzden, hem de sağlık açısından sürekli suyumuzu değiştiriyoruz. Yazımızın devamında güncel olarak hangi suyu kullandığımıza da tavsiye olarak yer veriyoruz.