Her şey normal gibi görünüyordu. Ta ki adam dönüp patlamışçasına bağırana kadar:
— “Özürünüz umurumda değil! Tedavi masraflarımı kim ödeyecek?!” Sesi koridoru inletiyordu.
Sakinleştirici bir yanıt vermeye çalışsam da, adam bağırmaya devam etti; hakaretler savuruyor, beni ateşe atıyordu: “Sizin gibi zayıf, gereksiz çöp yüzünden dünya cehenneme dönüyor! Normal insanların sırtından yaşıyorsunuz!”
Kelimeler kalbime saplandı; ama tartışmanın anlamsız olduğunu anladım. Olayı gören mağaza çalışanları durumu fark etmiş, polis çağırılmıştı.
Kısa bir süre sonra iki polis geldi. Her iki tarafı dinledikten sonra, bir memur adamın yanına giderek ona; “Buyurunuz, benimle gelin,” dedi.
Şaşkına döndüm: “Ben suçlu muyum şimdi?” dedim içimde büyüyen bir öfkeyle. “Kazayla çarptım; o saldırdı!”
Polis, yumuşak bir sesle cevap verdi ve içimde bir ürperti hissettirdi:
— “Bu adam tehlikeli. Geçmişte saldırılar ve kavgalardan hüküm giymiş; çabuk sinirlenen, kinci biri. Orada bırakmamız durumunda size zarar verebilme ihtimali vardı. Yasal olarak onu tutma gerekçemiz yoktu; ama sizin güvenliğiniz için sizi gözaltına almış gibi davranmak daha akıllıca oldu.”
O an, yalnızca küçük bir alışverişin ne kadar riskli olabileceğini idrak ettim. Eve dönünce bir daha bahaneler üretmemeye karar verdim: Artık hiçbir yere gitmeksizin alışverişlerimi online olarak yaptırıyorum. Bu durum özgürlüğümü kısıtlasa da, hayatımı riske atmak istemiyorum.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..