İnsan zihni, ölüm fikriyle karşı karşıya kaldığında genellikle onu bilinçaltına iter, görmezden gelir ya da erteler. Ancak birçok kültürde ve inanç sisteminde ölümün aslında “haberli” geldiği, insanın ruhsal ya da bedensel düzeyde bu yaklaşımı hissettiği söylenir. Modern psikoloji, nörobilim ve enerji çalışmaları da bu düşünceye farklı açılardan yaklaşır. Özellikle bazı araştırmalar, ölümden önceki üç aylık sürecin hem fiziksel hem duygusal anlamda belirgin değişimlerle dolu olduğunu ortaya koymaktadır.
Ölümün yaklaştığını önceden sezmek her zaman dramatik ya da doğaüstü şekillerde gerçekleşmeyebilir. Kimi insanlar, hiçbir tıbbi belirti olmamasına rağmen, içsel bir “hazırlık” sürecine girer. Sevdiği insanlarla geçmiş hesaplarını kapatır, vedalaşır, aniden yaşamla ilgili farklı bir farkındalık geliştirir. Ölmeden kısa süre önce bazı kişiler, rüyalarında ölen yakınlarını görmeye, geçmişteki anıları yoğun şekilde hatırlamaya, alışılmışın dışında bir huzur ya da kabulleniş hali yaşamaya başlar.
Tıbbi gözle bakıldığında ise, ölümden üç ay öncesi, özellikle yaşlı bireyler ya da ağır hastalar için belirli sinyallerle kendini gösterir. İştahta azalma, uyku düzeninin bozulması, sosyal iletişimde geri çekilme, enerji düşüklüğü gibi belirtiler, yaklaşan ölümün fiziksel yansımaları olarak kabul edilir. Vücut, bu dönemde hayati fonksiyonlarını yavaş yavaş kapatmaya başlar.
Bazı uzmanlar, ölümden aylar önce başlayan bu değişimi “vedalaşma süreci” olarak tanımlar. Bireyin iç dünyasında bazı şeylerin sonlandığına dair bir farkındalık gelişir. Bu farkındalık, kimi zaman konuşmalara yansır; “Burada olmayabilirim”, “Her şey için teşekkür ederim” gibi cümleler kurulur.
Spiritüel yaklaşımlar ise bu durumu daha derin bir boyutta ele alır. Ruhun, bedenden ayrılmaya hazırlanırken önce çevresel enerjilere, sonra içsel yolculuğuna odaklandığına inanılır. Bazı enerji uzmanları ve şifacılar, ölümün ortalama üç ay önce aurada (enerji bedeninde) belirgin değişiklikler yapmaya başladığını ifade eder. Bu süreçte kişi, bilinçli olmasa da bir tür geçiş sürecine girer.
Ölüm korkutucu olabilir ama aynı zamanda yaşamın doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle ölümün üç ay önce geldiği düşüncesi, bir korku değil, bir farkındalık kapısı olarak da görülebilir. Kimi insanlar için bu süreç, hayatın değerini yeniden anlama; kırgınlıkları onarma, sevdiklerine zaman ayırma fırsatı da olabilir. Çünkü ölüm, gelmeden önce çoğu zaman kapıyı tıklatır. Onu duyabilenler için ise bu tıklama, kaçınılmaz olandan çok, yaşamın son sahnesini anlamla doldurmak için verilen bir davettir.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..