Yatak odasına geri döndüm, yatağın kenarına oturdum, yüzümü ellerimin arasına gömdüm. Pek çok olasılık geçti aklımdan — bir hastalık, bir alerji… Ama içimde yanan o korkunç candan şüpheyi bastıramadım: Kocam yapmış olmalıydı.
Telefonu elime aldım, onun numarasını çevirdim. “Sen mi yaptın bunu?” diye sordum, sesim titriyordu. “Ne demek istiyorsun?” diye karşılık verdi, sesi soğuk bir masumiyet taşır gibiydi. “Ben… kelim,” diye bağırdım.
Sürekli uyardığını, evin her yerinde saçlarımdan rahatsız olduğunu söyledi. “Temizlik” ve “düzen” bahanesiyle saçlarımın gitmesini “gerekli” buluyordu. İçimde acı ve öfke kıvrandı.
Çok uzun bir süre tartıştık. Onun için yanlış bir şey yoktu. Benim için ihanetti.
Artık ne yapacağıma karar vermiştim: intikam. Hiç pişmanlık duymadan.
İlk iş olarak onun kıyafetlerini dolaptan çıkardım ve arka bahçeye attım. Ateşte alevlenirken bir garip rahatlama hissettim.
Sonra toz içinde duran eski laptopunu aldım, çöp kutusuna fırlattım. Ardından evin yarısını kaplayan, yıllardır kullanılmayan koşu bandını parçalayıp dışarı attım.
Akşam oldu, o eve geldi. Aç, gergin. “Neden yemek yok?” diye sordu. Sakin bir şekilde gözlerinin içine baktım: “Çünkü yemek yapmadım” dedim.
Ne söyleyeceğini bilemeden durakladı; ben ise çantamı hazırlamıştım bile. “Senin için sürekli temizlik yapmaktan, çekmekten ve böyle birine katlanmaktan usandım.” dedim.
Kapıyı kapattım arkamdan. Ve uzun bir aranın ardından ilk kez, derin bir nefes alabildim.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..