Tansiyon veya tansiyon gerginliği, kalbin atardamarlara kan pompalaması sırasında oluşan basıncın etkisidir. Kan basıncı, insan sağlığının en önemli göstergelerinden biridir. Tedavisi mümkün bir rahatsızlık olmasına rağmen tansiyon sorunları günümüzde sıkça görülmektedir. Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları ve diğer rahatsızlıklarla yakından ilişkiliyken, düşük tansiyon acil tıbbi müdahale gerektiren bir durumdur. Kronik hipertansiyon küresel bir sağlık sorunudur. Kalp, damarlar, beyin, göz ve böbrekleri etkiliyor. Düşük tansiyon geçici veya sağlık sorunlarından kaynaklanan kronik olabilir. Gerekli önlemler alınmadığında veya tedavi edilmediğinde her iki hastalık da yaşamı tehdit edebilmektedir. Kan basıncını genetik, çevresel ve psikolojik faktörler etkileyebilir. Dengeli ve düzenli beslenme ve egzersizle desteklenen sağlıklı bir yaşam tarzı yüksek tansiyonun yol açtığı riskleri azaltır.
Tansiyon nedir? “Atardamar kan basıncı”, kalbin vücuda kan pompalaması sonucu atardamarlarda oluşan basınca denir. Bu basınç sabit olmayıp, kalbin pompalama şekline bağlı olarak gün içinde azalıp artarak değişir. Kan basıncınızın gün içerisinde dalgalanması normaldir. Ancak normalin sürekli üstünde seyreden değerler yüksek tansiyona işaret eder. Yüksek tansiyona “hipertansiyon” da denir. Kalp krizi, felç ve kalp damar hastalıkları riski yüksek tansiyonla doğru orantılıdır. Artan kan basıncı, spesifik kan basıncı düzeyine bağlı olarak hipertansiyon, evre 1 hipertansiyon, evre 2 hipertansiyon ve hipertansif kriz şeklinde seyreder.
Sistolik kan basıncının 130-139 mmHg, diyastolik kan basıncının ise 85-89 mmHg arasında sabit kalması yüksek tansiyona işaret eder.
1. evre hipertansiyon, sistolik kan basıncının sürekli 130-139 mmHg, diyastolik kan basıncının ise 85-89 mmHg arasında seyrettiği dönemdir. Aşama 2 hipertansiyon, kan basıncının sürekli olarak 140/90 mmHg’nin üzerinde olması durumunda ortaya çıkar.
Kan basıncının 180/120 mmHg’yi aşması durumunda tıbbi müdahale gerekir. Göğüs ağrısı, konuşma veya görmede değişiklikler ve nefes darlığı gibi belirtiler hipertansif krize işaret eder. Düşük tansiyon genellikle 90/60 mmHg’nin altındadır ve “hipotansiyon” olarak da adlandırılır. Düşük tansiyonun belirtileri, vücudun kan basıncındaki düşüşü telafi edememesi durumunda ortaya çıkar. Baş dönmesi, mide bulantısı, bulanık görme ve bayılma yaygın belirtilerdir. Ancak her zaman belirgin belirtiler görülmeyebilir. Belirtiler hipotansiyona neyin sebep olduğuna ve ne kadar hızlı ilerlediğine bağlı olarak değişir. Örneğin aniden ayağa kalktığınızda, aç veya susadığınızda ya da aşırı yorgun hissettiğinizde kan basıncınız düşebilir.