Kadının elleri titriyordu. Cüzdanın içinden çıkan şey öyle sıradan bir para, kimlik ya da kart değildi. Önce sararmış bir fotoğraf gördü. Fotoğrafta kocası vardı, yanındaysa kendisi… Ama hatırlamadığı bir anıydı bu. Fotoğrafın arka kısmına ufak, titrek bir yazıyla şu not düşülmüştü: “Bu günü hiç unutma. Belki ben olamam ama bu gülüş hep seninle yaşayacak.” Kadının kalbi sıkıştı. Gözyaşları yanaklarından süzülürken fotoğrafı dudaklarına bastı. O an, kocasının gülüşü mezarın soğuk taşının üstünden yükselip kalbine dokunmuş gibiydi. Ama asıl şaşkınlık, fotoğrafın altına sıkıştırılmış ufak bir kâğıtta gizliydi. Yavaşça açtı.
Kâğıt, kocasının el yazısıyla yazılmış bir mektuptu. Kadın satırları titreyerek okumaya başladı: “Sevdiğim… Eğer bir gün bu satırları bulursan, bil ki ben seni ve evladımızı hiçbir vakit yalnız bırakmadım. Ölüm bile ayıramaz bizi. Sen kuvvetli olacaksın, zira karnında taşıdığın yaşam bizim yarım kalan hikâyemizi tamamlayacak. Ve bil ki, mezar taşımın altına gömülmeyen tek şey sana olan sevgimdir…
” Kadın hıçkırıklarla ağladı. Dizlerinin bağı çözüldü, toprağın üstüne çöktü. Kalbinde bir yandan tarifsiz bir acı, bir yandan da garip bir huzur vardı. Çünkü bundan sonra biliyordu: Kocası ölmeden önce, onu ve doğmamış çocuğunu düşünmüş, onlara bırakacak bir iz hazırlamıştı. Tam cüzdanı kapatacakken ufak bir zarf fark etti. Zarfın üstünde şu cümle yazıyordu: “Oğlumuz ya da kızımız büyüdüğünde ona ver…”
Kadın zarfı açmadı. Ellerinin arasına aldı, karnına bastırdı. İçinde gizli olan sözleri bilmeden bile hissetti; babasının sevgisi, bebeğin kalbine oldukça işlenmişti. Mezarlığın üstünden geride bıraktığımız rüzgâr aniden hafifledi. Gökyüzünden süzülen tek bir yaprak, mezarın taşına kondu. Kadın derin bir soluk aldı, gözyaşlarını silerek karnındaki bebeğe fısıldadı: “Baban hep yanlarımızda olacak…” O anda içindeki bebek kımıldadı, sanki duyduğunu belli edercesine. Kadın, ilk kez kocasının yokluğuna karşın yalnız olmadığını hissetti. Yalnızlığına sinen acı, kocasının kelimeleriyle biraz olsun dağılmıştı. Cüzdanı kalbine bastırarak ayağa kalktı. Rüzgâr, saçlarını savururken o bundan sonra biliyordu: Her sonbahar yaprak dökecek, her kış soğuk geçecek ama kocasının sevgisi katiyen solmayacaktı.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..