enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp sondakika hayat sırları hayata dair
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak


Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Kaynanam bakmadığımı sanarak içeceğime tuhaf bir şey kattı.

Kaynanam bakmadığımı sanarak içkime tuhaf bir şey kattı.
O akşam herkes yemek masasındaydı. Görünüşte her şey güzeldi: gülücükler, kalıplaşmış nezaket cümleleri ve gereksiz yere abartılmış iltifatlar… Ama ben o gece ilk kez bir şeyin ters gittiğini hissettim. İçgüdülerim bana bir şey fısıldıyordu.
Kadehime dökülen şarabın rengi her zamankinden biraz daha koyuydu. Belki ışıktan, belki masa örtüsünün tonundan… Ama o an, kaynanamın mutfağa yalnız gittiğini ve geri dönerken elinde sadece benim kadehimi taşıdığını fark ettim.
Yavaşça eğilip kadehi masadan aldım. Dudaklarımı değdirmeden önce burnuma götürdüm. Garip bir koku… hafif acımsı. Şarapla karışmış ama içine sinmemiş bir şey. Lavantayla çamaşır suyu arasında bir tat gibi…
Kadehi dudağıma götürüyormuş gibi yaparken göz ucuyla kaynanama baktım. Gözleri kısılmıştı. Bekliyordu.
İçmedim. Ama içmiş gibi yaptım.
O andan sonra oyun başladı.
O gece başımın döndüğünü söyledim. Kendimi kötü hissettiğimi… Sonra biraz sallanarak banyoya gittim ve kapıyı kilitledim. İçeriden sessizce dışarıyı dinledim. Kaynanamın fısıltıyla eşime bir şeyler söylediğini duydum:
“Belki tansiyonu düştü. Şarap bazen dokunur…”
Yüzüme soğuk su çarpıp o an karar verdim: Gerçeği öğrenmeliydim.
Ertesi gün hastaneye gidip kadehten geriye kalan şarabı küçük bir cam şişeye doldurup analiz ettirdim. Beklediğim gibi, içki içine karıştırılmış hafif dozda bir sakinleştirici madde bulundu. Tansiyon düşürür, sersemlik yapar, kontrolü zayıflatır ama öldürmez. Ancak dikkatli biri içmediği sürece fark etmezdi.
Niyeti neydi?
Beni rezil etmek mi? Kontrolü kaybettiğim bir an yaratmak mı? Yoksa… çok daha fazlası mı?
O raporla birlikte karşısına çıktım. Sessizce masaya oturttum. Şişeyi önüne koydum.
“Ne yapmak istedin?” dedim.
Sustu. Sonra ilk kez yüzü titredi.
“Senin gibi biri oğluma layık değil,” dedi.
“O da seni hak edecek kadar kör değil,” dedim ve kalktım.
O günden sonra sofralarda içki kaldırılmadı. Ama masaya her oturduğumda, onun gözlerinin içine bakarak bir yudum su içtim.
Çünkü bu evde oyunlar başlamıştı.
Ve ben artık oyunun kurallarını biliyordum.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


Diğer Galeriler
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.