Elif, 45 yaşında, hayatını düzene sokmuş, başarılı bir mimardı. Kendi ofisi vardı, hayatında her şey yolunda gidiyor gibi görünüyordu. Ama içinde hep bir boşluk hissediyordu. Gençliğinde yaşadığı hayal kırıklıkları ve geçmişteki başarısız ilişkileri, onu duygusal olarak kendini kapatmaya itmişti. Ta ki Deniz ile tanışana kadar…Deniz, 23 yaşında, yakışıklı, karizmatik ve tehlikeli bir gençti. Elif’in ofisinde stajyer olarak çalışmaya başlamıştı. İlk bakışta, Elif onun sadece bir iş arkadaşı olduğunu düşündü. Ama Deniz’in o keskin bakışları, o kendinden emin tavırları, onu kendine çekmeyi başarmıştı. Deniz, Elif’in hayatına girdiğinde, her şey altüst oldu.İlk başta, Elif bu hisleri görmezden gelmeye çalıştı. “O daha çocuk,” diye düşündü. “Aramızda 22 yaş var. Bu doğru değil.” Ama Deniz, onu adeta büyülemişti. Onunla vakit geçirmek, onunla konuşmak, ona dokunmak istiyordu. Deniz ise bu ilgiyi fark etmişti ve bundan faydalanmaya kararlıydı.Bir akşam, ofiste geç saatlere kadar çalıştıktan sonra, Deniz Elif’e yaklaştı. “Seni seviyorum,” dedi, sesi yumuşak ama manipülatifti. Elif’in kalbi hızla çarpmaya başladı. “Bu doğru değil,” diye mırıldandı. “Ben senden büyüğüm.”Ama Deniz, “Yaş sadece bir sayı,” dedi. “Sen benim hayatıma anlam kattın. Seni seviyorum ve bunu saklamak istemiyorum.”Elif, içindeki duygularla boğuşuyordu. Bir yandan, Deniz’e olan aşkı onu mutlu ediyordu. Diğer yandan, toplumun yargılarından ve Deniz’in manipülatif tavırlarından korkuyordu. Ama o gece, korkularını bir kenara bıraktı ve Deniz’e sarıldı. “Ben de seni seviyorum,” dedi.İlişkileri başladığında, her şey harika görünüyordu. Ama zamanla, Deniz’in gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı. Deniz, kontrolcü ve kötü karakterli birisiydi. Elif’i sürekli manipüle ediyor, onu arkadaşlarından ve ailesinden uzaklaştırıyordu. “Beni seviyorsan, bana itaat etmelisin,” diyordu.Elif, bu ilişkide kendini kaybetmeye başladı. Deniz’in ona olan ilgisi, zamanla azalmıştı. Onu sadece parası ve statüsü için kullanıyordu. Elif ise bunu fark etmişti, ama aşkı ve korkusu onu bu ilişkiden koparamıyordu.Bir gün, Deniz, Elif’e “Bana para lazım,” dedi. “Yoksa seni terk ederim.”Elif, bu tehditle sarsıldı. “Ben sana her şeyimi verdim,” diye ağladı. “Nasıl böyle bir şey yaparsın?”Deniz, soğuk bir şekilde güldü. “Sen benim için sadece bir araçsın. Ya bana para verirsin, ya da giderim.”Elif, o an her şeyi anladı. Deniz’in onu sevmediğini, sadece kullandığını fark etti. Ama artık çok geçti. Kendini bu ilişkide kaybetmişti. Parasını, statüsünü, hatta kendine olan saygısını kaybetmişti.O gece, Elif, Deniz’e “Git,” dedi. “Beni terk et.”Deniz, hiç tereddüt etmeden kapıyı çarparak çıktı. Elif ise yalnız kaldığında, gözyaşlarına boğuldu. Ama aynı zamanda, içinde bir öfke ve güç de vardı. Artık sessiz kalamazdı.Ertesi gün, Elif, hayatını yeniden düzene sokmaya karar verdi. Deniz’i hayatından tamamen çıkardı. Arkadaşlarına ve ailesine döndü. Onların desteğiyle, kendini yeniden keşfetti. Artık daha güçlüydü ve hayatındaki her şeyi sorguluyordu. Belki de gerçek aşk, insanı olduğu gibi kabul etmekti. Ve Elif, bunu Deniz’de bulamamıştı.