Nedimem Jane, “Claire,” dedi yumUşak bir sesle, “sana saygı duyan, seni dinleyen birini hak ediyorsun. Bu, kılık değiştirmiş bir lütuf.” Başımı salladım, bundan sonra emniyetin yeminlerde söylenen bir kelimeden daha çoğu olduğunu anlamıştım; her ortaklığın esas bir unsuruydu. Ve o anda, Dylan’ın bağlılığımızın kutsallığından çok, viral bir sansasyon düşüncesine kapıldığını fark ettim. Dışarı çıktığımda babam bekliyordu; yüzünde kaygı ama aynı vakitte gurur vardı. Bana verilen sarsılmaz destek amacıyla minnettarlıkla ona sıkıca sarıldım. “Özür dilerim baba,” diye mırıldandım, hayal kırıklığının ağırlığını hissederek. “Önemseme tatlım,” diye cevapladı, emniyet verici bir sesle. “Bugün kuvvetli bir performans gösterdin. Uzaklaşmak doğru bir karardı.”
Öğleden sonra güneşi batmaya başlarken, misafirler tuhaf bir şekilde birbirlerine karışıyorlardı; kalıp kalmama konusu ile ilgili kararsızdılar. Hikayemi yine canlandırmak amacıyla onlara hitap etmeye karar verdim. Küçük bir platformun üstünde durup kalabalığa hitap ettim. “Bugün burada olduğunuz amacıyla hepinize teşekkür ederim,” diye başladım, sesim her kelimeyle daha da güçlenerek. “Bu, öngördüğüm son olmasa da, bir başlangıç. Dürüstlüğe, saygıya ve sevgiye öncelik verilenm bir başlangıç; yalnızca bir partnerde değil, kendimde de.” Grupta bir destek mırıltısı, birkaç baş sallama ve bir empati dalgası duyuldu. O anda, utanç duygusu kalktı ve konumunu güçlendirici bir öz değer duygusu aldı. İnsanlar dağılmaya başlayınca, arkadaşlarım ve ailem etrafımda toplandı, bana destek ve sevgi gösterdiler. Bu arada Dylan, büyük ihtimalle düşüncesizce yaptığı hareketlerin neticelerini hafifletmek amacıyla arkadaşlarıyla eş güdümlü ayrılmıştı ve ortalıkta görünmüyordu. Sonraki günlerde, katılanlardan ve hem de hikayeyi yeni duymuş olanlardan cesaret verici mesajlar yağdı. Yabancılar bana erişerek kendi kalp kırıklıklarını ve iyileşme hikayelerini paylaştılar. Benzer zorluklarla karşı karşıya kalmış olanlar arasında bir topluluk duygusu, ortak bir direnç hissettim. Sonbahar yaprakları dökülmeye başladığında, gücümü, özemniyetimi ve hayatta ve aşkta ne istediğime dair anlayışımı yine inşa etmeye odaklandım. Sanatıma geri döndüm, yüreğimi işime adadım ve beni destekleyen arkadaşlarla çevriliydim. Bu deneyim, ne kadar acı verici olsa da, büyümem amacıyla bir katalizör oldu. Bana içgüdülerimi dinlemeyi, sınırlarıma saygı duymayı ve en önemlisi, beni aslında sevenlerin sarsılmaz desteğine emniyetmeyi öğretti. Sonunda Dylan’ın beni havuza attığını ama beni yine dayanıklı zemine çekenin babamın istikrarlı eli ve kendi içimdeki kararlılık olduğunu fark ettim.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..