Çocuğa bağırdı annesi “hemen odana gidiyorsun, seni şimdi pataklayabilirim, ben çık demeden de sakın çıkma!”
Çocuk ağlayarak odasına gitti. Yatağına yattı.
Hem ağlıyor hem de annesinin ne kadar kötü bir kadın olduğunu, ondan nefret ettiğini, büyüyünce bu evden hemen gideceğini düşünmeye başladı.
İçinde dinmek bilmeyen bir öfke oluştu.
Öfkeden sağı solu dağıtmak istiyor ama korkudan yapamıyordu.
Öfkesini dışa vuramadıkça daha da hırslanıyordu.
Annesi yarım saat sonra odasına geldi.
Kalk çabuk elini yüzüne yıka sonra da sofraya gel, dedi.
Aslında pişman olmuştu annesi, ama gurur yapıyor bir türlü sakinleşemiyordu.
Çocuk sofraya gelmedi, annesi daha da sinirlendi ve bir tokat attı.
Çocuğun hem ruhu hem de canı çok acımıştı, ağlarken uyuya kaldı.
Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ama o günü hiç unutmadı. Yatakta ağlayan çocuğu hatırladıkça sinirleniyordu.
Bir gün annesine sordu, “Anne yıllar önce ben sana çicek verdim diye beni odama kitleyip sonra yemek yemedim diye niye dövdün?”
Annesi o günü hemen hatırladı, çünkü böyle davrandığı için çok üzülmüştü.
“Ben sana çiçek verdiğin için kızmadım ki, komşunun saksısındaki çiçekleri koparıp kadının emek emek büyüttüğü çiçeklere zarar verdiğin için sinirlendim…”
Çocuklar ne yapar, biz ne anlarız?
Biz ne yaparız, çocuklar ne anlar?
Yargılamadan, bağırıp çağırmadan önce mutlaka neden diye soralım…
Bilmem anlatabildim mi?