enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp sondakika hayat sırları hayata dair
DOLAR
32,5888
EURO
34,8254
ALTIN
2.495,83
BIST
9.452,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Çocuğunuz çocukluğunu yaşayabiliyor mu?

Çocuğunuz çocukluğunu yaşayabiliyor mu?
04.10.2020
A+
A-

38 yaşında, üç çocuk annesi olan Nisa Hanım, çok önemli bir soru sormuştu:

“Çocuklarımızı yetiştirme konusunda eşimle birlikte çok hassas davranmaya çalıştık; ama 16 yaşındaki büyük kızımın bana söylediği bir söz vicdanımı sızlatıyor hâlâ: 

“Sizin yüzünüzden, ben hiç çocukluğumu yaşamadım.”

Halbuki kızım çok sakin bir çocukluk geçirmişti.



Bu yaşa kadar ne beni ne de babasını üzecek şeyler yaptı.

Kızımın mutlu geçen çocukluğu için yıllar sonra böyle söylemesine anlam veremiyorum.

Ben nerede hata yaptım?”

Bu soru aslında bizim çocuk terbiyesinde ne kadar yanlış yollarda gezdiğimizin de önemli bir işaretidir.

Çünkü toplumumuz çocuk terbiyesini “akıllı uslu çocuk yetiştirmek” olarak tanımlar.

Halbuki akıllı, uslu diye tarif ettiğimiz çocukların normal çocuk olmama ihtimali oldukça yüksektir.

Lakin anne babalar çoğu zaman bunu fark etmez, tıpkı Nisa Hanım ve eşi gibi.

Size bir sır vermek istiyorum ve lütfen bunu herkesle paylaşın, olur mu?



Çünkü anne – babalar bu sırrı bilmedikleri için çocuk terbiyesinde ciddi yanlışlara düşüyor.

Yıllar sonra çocukları hatalarını yüzlerine vurduklarında ise yanlış yaptıklarını ancak fark ediyor.

Lütfen tanıdığınız tüm anne-babalara aşağıda aktaracaklarımı iletin…

Her söylenene “evet” diyen çocuk yoktur.

Sadece yanlış terbiye edilmiş çocuk vardır…

Neden?

Çünkü çocuk, delidir…

Ne kural bilir ne de kaide…

Henüz dünyaya gelmiş bir çocuktan hangi kural ve kaideye uymasını bekleyeceksiniz ki zaten?

Çocuktur bu.

Koşacak, coşacak, düşecek; bazen cam kıracak bazen de kalp.

Eğer bir çocuk bunları yapmıyor; büyük bir adam gibi, evin bir köşesinde akıllı uslu oturuyorsa muhtemelen o çocuk ya tam anlamıyla sağlıklı değildir ya da üzerinde yoğun duygusal veya psikolojik baskı vardır.

Tıpkı Nisa Hanım’ın sorusunda satır arasına gizlenmiş gerçek gibi.

Hatırlarsanız üzgün anne, “Kızım bugüne kadar ne beni ne de babasını üzecek bir şey yaptı.” demişti.

Nisa Hanım’a şöyle bir soru yöneltmiştim:

“Kızınız, sizi üzecek bir şey neden yapmadı ya da yapamadı hiç düşündünüz mü?

Belki sizi üzmemek, sevginizi kaybetmemek için çocukluğunun deli dolu yanlarını yaşamaktan vazgeçti.

Farkına varmadan “Eğer yanlış yaparsan üzülürüm.” duygusal baskısını hissetti.

Anne-babasını kaybetmemek için de “Akıllı uslu olmalıyım.” diyerek kararını verdi ve sahte bir kimliğe büründü…” 

Ne yazık ki birçok anne-baba, akıllı uslu çocuk hayali kurarken kızının – oğlunun üzerinde yoğun duygusal baskı kurduğunun farkına bile varmaz.

Halbuki anne-babanın asli görevi, çocuklarına baskı yaparak onları karakter değişikliğine zorlamak değil, aksine daha bebeklikten itibaren çocuklarını yakından tanıyarak onların kabiliyetlerini ve zayıf yanlarını keşfetmektir.

Keşfettikleri kabiliyet ve zaafları hesaba katarak; onların hem ahlaki hem de zihinsel gelişimlerinin önünü açmaktır.

Eğer bu söylediklerim size birazcık tanıdık geliyorsa işte hata yaptığınız yer orasıdır.

Peki, Nisa Hanım ve onunla aynı kaderi paylaşan aileler böyle bir durumda neler yapabilir?

Nisa Hanım’a ve onun nezdindeki bütün ailelere sesleniyorum:



Aslında yapacağınız çok da bir şey yok.

Zaman geri gelmiyor.

Size tavsiyem, çocuğunuzla oturup açık yüreklilikle konuşmanız:

“Kızım-oğlum seni öyle seviyorduk, öyle seviyorduk ki bir şeyler yanlış gidecek diye çocukluğunu yaşamana bile fırsat vermedik. Belki de çocuk yetiştirmekte çok bilinçli değildik. Keşke bizi affedebilsen…”

Çekinmeyin, söyleyin tüm bunları…

Göreceksiniz, bu sihirli cümleler kızınızın-oğlunuzun boğazında düğümlenmiş kördüğümü çözecek.

Sizin bu samimi itirafınız, çocuğunuzun gözünde büyük değer kazanmanızı sağlayacak.

Bu cevaptan da anlaşılacağı üzere; anne-babanın çocuk terbiyesindeki asli görevi, çocuğunun fıtratını değiştirmek ve onu akıllı uslu, sessiz sakin biri yapmak için mücadele etmek değil; aksine çocuğunun özelliklerini keşfedip bu özelliklerine göre onu yetiştirmek ve onun kendisi gibi olma yolunu açmaktır.

Pedagog Adem Güneş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.