eski çaydanlığımda çay demleyerek, kırık tabaklarda yemeğimi yiyerek yaşamaya devam ettim. Yaşlanmak, fakir bir bayan amacıyla daha da ağır bir yük. Eskiden ekmek parasını çıkarmak amacıyla temizlik yapabiliyordum ama şimdi dizlerim tutmuyor. Ellerim titreyor. Gençken fakirluk diğer, yaşlıyken fakirluk diğer… İnsan gençken “Bir gün düzelir” diye hayal kurabiliyor. Ama yaşlanınca anlıyorsun ki, düzelmeyecek. Şimdi yalnızım. Ne çocuklarım sık sık arar, ne kapımı çalan olur. Penceremin önüne koyduğum sardunyalar bile benim gibi, susuz ve solgun. Ama gene de şükrediyorum. Çünkü hâlâ sabahları gözümü açabiliyorum. Hayatta en acı şey ne biliyor musunuz? Yoksulluk değil, yalnızlık. İnsan bir tas çorbayı tek başına içerken boğazına düğümlenen o lokma, işte en büyük acı odur. Ama olsun. Ben hâlâ buradayım. Hâlâ kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Ve hâlâ bir sabah daha görebildiğim amacıyla şükrediyorum. Çünkü fakirluk insanın cebindekini alır ama amacıyladeki umudu söküp atamaz.