Ben o gün, sadece bir tabak yemeği götürmek niyetindeydim. Ne aklımda bir kötülük vardı, ne de bir beklenti. Ama insan ne kadar masum başlarsa başlasın, bazen duygularının ağırlığında, aklının sesini duyamaz hale geliyor. Sohbete başladık o genç adamla. Eşi yoktu evde, dedim ki biraz oturayım, iki kelime konuşur giderim. Ama her şey öyle çabuk gelişti ki… Sözleri iltifatlarla süslenmişti, bakışları ısındıkça içimdeki yalnızlığın buzları çözülmeye başladı. “Sen çok genç ve güzelsin,” dediğinde, yıllardır duymadığım o kelimelere hasret olduğumu fark ettim.