İnsanlar Mayıs başında mezarlıktaki çocuğu fark etmeye başladılar. On yaşındaydı. Her gün aynı mezarı ziyaret etti. Yerde oturmuş soğuk bir taşa tutunmuş ve gökyüzüne bağırmış:
– O yaşıyor! O burada değil!
Ziyaretçiler ona sempati ile baktı. Herkes aynı şeyi düşündü: keder. Kaybını kabullenemiyor. Er ya da geç annesinin öldüğünü anlayacak.
Ama bir hafta geçti, sonra ikinci hafta ve çocuk gelmeye devam etti. Her havada.
Mezarlık bekçisi bu çığlığa zor tahammül etti. Günün birinde polis çağırmış.
Genç polis geldi. Doğrudan çocuğun üzerine geldi.
Sessizce “Merhaba” dedi.
Çocuk titredi, ona baktı. Yüzü yaşlıydı, kilo vermişti, yetişkin bir bakış.
– Birinin yer altında nefes alıp almadığını nasıl belirleyeceğini biliyor musun? – O sordu.
Memurun başı belada.
– Hayır… Bir çocuğun düşünmesi gereken bu değil.
– Annemin araba kullanırken uyuyakaldığını söylediler. Ama hiç yorgun hissetmedi. Bir kez bile! – küçük bir çocuğa fısıldadı. – Ve ona hoşça kal dememe izin vermediler…
Bir memur mezara baktı. Dünya… Ekilmemişti, tazeydi. Yakınlarda bir kürek vardı.Genç polis mezarın kenarına çömeldi. Toprak hâlâ gevşekti, üzerine düşen çiy taneleri sabahın serinliğini taşıyordu. Küreğe baktı. Elinin uzanabileceği kadar yakındı. Kafasında görev tanımıyla vicdanı birbirine karıştı.
— Kim bıraktı bu küreği buraya? — diye sordu kendi kendine.
Çocuk hiçbir şey söylemeden gözlerini gökyüzüne dikti. O an sessizlik yoğunlaştı. Mezarlık, uğultusunu bile geri çekmişti.
Polis tekrar çocuğa döndü:
— Annenin orada olmadığını nereden biliyorsun?
Çocuk gözlerini memurun gözlerine dikti. Uzun bir süre sustu. Sonra boğuk bir sesle konuştu:
— Çünkü… geçen gece onu gördüm. Buradaydı. Üzerimde eğildi. Saçımı okşadı. Sadece üç kelime söyledi: “Henüz değil, bekle.”
Polisin boğazı düğümlendi.
— Ne zaman?
— Üç gece önce. Rüyada değil. Gözlerim açıktı.
Polis ayağa kalktı. Mezarlığın üzerinde kara bulutlar birikmeye başlamıştı. Rüzgar aniden yön değiştirdi. Toprak, mezarın üzerindeki o gevşek katman, sanki kendi kendine titredi.
Genç adam küreğe uzandı. Başını mezarlık bekçisine çevirdi. Uzakta sigarasını içen adam bu kez bakmıyordu bile. Göz göze gelmediler.
İç sesi bağırıyordu: “Yapma! Bu delilik!”
Ama elini durduramadı.
İlk kürek toprağı kenara attığında, çocuk gözlerini kapadı.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..