enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp sondakika hayat sırları hayata dair
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak


Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Ağacın altında duran dört adama

Bir yaz günüydü. Hava sıcaktı ama gökyüzü garip bir şekilde kurşuni renge bürünmüştü. Köyün dışında, dere kenarındaki yaşlı çınar ağacının altında dört arkadaş oturuyordu: Hasan, Veli, Osman ve Tahir. Gençliklerinden beri ayrılmayan bu dostlar, hafta sonlarını doğada geçirir, eski günleri yâd ederlerdi.
O gün de her zamanki gibi semaverde çay demlemişler, gölgede serinliyorlardı. Fakat rüzgârın yönü değişmişti, yapraklar çıtırdayarak konuşur gibi sallanıyordu. Gökyüzünden ilk gök gürültüsü duyulduğunda Hasan başını kaldırdı.
“Birazdan yağmur yağacak, belli,” dedi.
“Boş verin, ağacın altındayız işte,” dedi Osman. “Hem yaz yağmurundan kim korkar?”
Fakat içlerinden sadece Tahir huzursuzdu. O, eskiden babasından duyduğu bir sözü hatırladı:
“Fırtına çıkınca ağacın altına sığınma evlat, yıldırım önce yüksek olanı sever.”
Tam ayağa kalkacaktı ki…
ÇAT!
Gökyüzü yırtıldı adeta. Bembeyaz bir ışık çınar ağacına çarptı. Kulakları sağır eden bir patlama duyuldu. Zaman bir anlığına durdu.
Tüm köy, o sesi duymuştu.
Dakikalar Sonra
Köylüler koşarak olay yerine geldiklerinde ağacın kabuğu soyulmuş, dalları parçalanmıştı. Dört adam yere serilmiş yatıyordu. Toprak yanık kokuyordu, havada duman vardı.
Hasan ile Osman hafif yanıklarla kurtulmuştu. Veli’nin kulakları geçici olarak duymuyordu. Ama Tahir… O en uzak köşede yatıyordu. Çünkü yıldırım düşmeden hemen önce ayağa kalkmış, ağacın gövdesinden uzaklaşmıştı.
Bu uzaklık onun hayatını kurtarmıştı.
Aylar Sonra
Tahir köy okulunda çocuklara doğayı, hava olaylarını anlatmaya başlamıştı. Onlara her dersin sonunda tek bir cümle söylerdi:
“Gök gürlediğinde yüksek yerden uzaklaş, ağacın altı korunak değil, tuzaktır.”
Ve o eski çınar… hâlâ oradaydı. Kökleri toprağa tutunuyor, gövdesi yıldırımın izini taşıyordu. Ama artık kimse onun gölgesine oturmuyordu.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


Diğer Galeriler
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.