Bir Arap televizyonunda, acil bir hastanın ameliyatı için 150 bin dolara ihtiyaç duyulduğunu bildiren bir yardım kampanyası düzenleniyor. Canlı yayında, telefon edenler 1000, 2000 dolar bağış yapıyorlar. Ancak biri telefona bağlanıp sadece 2 dolar verebileceğini söylediğinde, sunucu merakla sordu: “Neden sadece 2 dolar?” Adam cevapladı: “Çünkü elimde sadece
dolar var, yarısını veriyorum; işsizim.”
Bu konuşmanın ardından bir bağışçı 8000 dolar gönderdi, ”
000 hasta için,
000 de iki dolarlık katkıda bulunan kardeşimiz için” dedi. Ardından bir diğer kişi 10,000 dolar bağışladı, “5000’i hasta için, 5000’i de o kardeşimiz için” diye ekledi.
Bir saat içinde, hastanın ihtiyaç duyduğu para toplandı ve işsiz olan kişinin de hatırı sayılır bir miktar yardım aldığı ortaya çıktı. Sunucu, ertesi gün işsiz için özel bir program düzenledi ve topladığı yardımları ona takdim ettiler. Program esnasında büyük şirketler, iş teklifleriyle aradılar. İstediği teklifler arasından seçme şansı buldu ve sonuç olarak hem maddi bir destek sağladı hem de güzel bir işe kavuştu.
Buradan çıkarılması gereken ders, önemli olanın verdiğiniz miktar değil, verdiğinizin şekli olduğudur. Dünyadaki en güzel şey belki de küçük bir iyilikte saklıdır.
***
Dikkate değer bir tespit: Dubai’nin kurucusu Şeyh Rashid’e ülkesinin geleceği sorulduğunda şöyle yanıt vermiştir: “Dedem deveye binerdi, babam da deveye bindi. Ben Mercedes sürdüm, oğlum Land Rover sürüyor ve yeğenim de Land Rover kullanacak; ama sanırım büyük torunum yeniden deveye binecek.”
Bunun sebebi nedir? “Zor zamanlar güçlü insanlar, güçlü insanlar ise kolay zamanlar yaratır. Kolay zamanlar zayıf insanlar doğurur, zayıf insanlar da zor günleri getirir.”
Birçok kişi bunun farkında değildir ama çocuklarını asalak değil, savaşçı olarak yetiştirmek gerektiğinin altını çizmek gerekir. Gün boyunca uyuyan bir çocuğunuza her şeyi hazır bir şekilde sunup bol bol verirseniz, evinizde bir kaybeden yetiştiriyorsunuz demektir.