Normal hücrelerin oksijen ile solunum yaparlarken enerjilerini, elde ettiklerini kanser hücrelerinin ise tam tersi olarak fermentasyon ile oksijensiz ortamda enerji ürettiklerini ifade eden Gazi Üniversitesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Uslu, sıhhatli yaşamın gereklerini yerine getirerek kanser ve diğer ölümcül hastalıkların önüne geçilebileceğini belirtti. Sağlıklı hücrelerle kanser hücrelerini hangi etkenlerin beslediğini aktaran Prof. Dr. İbrahim Uslu, uygulanacak yöntemlerin kanseri tedavi edebileceğini söyleyerek, “Sigara içtiğinizde soluduğunuz havadaki oksijenin bir kısmıyla tütünü yakarken, yanma ardından açığa çıkan karbondioksit gazını ciğerlerinize oradan da kan aracılığı ile hücrelere gönderirsiniz. Tam da kanserli hücrelerin aradığı bir ortamdır bu. Oksijen yerine karbondioksit. Böylece kanserli hücreler karbondioksit ile fermentasyon reaksiyonunu süratlendırırlar. Asla unutmayın. Sigaranın kanser yapıcı etkileri tütündeki ziftten katrandan falan değildir. Kandaki oksijenin konumunu karbondioksitin almasındandır” dedi. Kanser Tedavisinde Sıcaklık Yükseltimi İkinci olarak kanser hücrelerinin asitli ortamı, normal hücrelerin ise bazik ortamları sevdiğini ifade eden Uslu, şu açıklamaları yaptı: “İşte size bir diğer silah. Kanser hücreleri bazlı ortamdan nefret ederler, o durumda bedeni bazik ortamda tutarsanız tek bir kanser hücresi kalmaz hepsi ölür, nasıl bir silah ama! Üçüncü silah ise sıcaklık. Kanser hücreleri soğuk ortamı severler, 36.2 C’de yaşam sürdürmek çok hoşlarına gider ama normal hücreler 36.7 C’de yaşarlar. O durumda termoterapi diye tanımladığımız şekilde kanser hastasının beden ısısını sıcaklık verici ilaçlarla belli bir civarda tutarsak bütün kanser hücreleri hakkın rAhmetine kavuşur. Kansere karşı elimde o kadar çok silah bulunmasına karşın patent başvurularını yeni yaptığımdan bu verileri şu an paylaşamıyorum.” Kanserin Tedavisi Mümkün! Kanserin yansıtıldığının aksine tedavi edilebilen bir hastalık bulunduğunu savunan Uslu, kanser tedavisinin hiç de düşünüldüğü gibi zor olmadığını söyleyerek, “Einstein ‘Bir şeyi altı yaşındaki çocuğa açıklayamıyorsan, sen de anlamamışsındır’ der. Yukarıda anlattıklarımı altı yaşında bir çocuk yalınlıkla anlar. Bir de ‘Her şeyi oldukça yalın yapın, ama yalın değil’ demiştir Einstein. Kanser ilacı yapacaksanız çok yalın olmalıdır. Kanser hücrelerini yenmek karmaşık bir şey değildir. Hatırlarsanız “Tanrı her vakit en yalın yolu seçer” sözü de Einstein’a aittir. Bir kanser hücresini öldürmek ve kanserli hastaları tedavi etmek aslında çok ama çok yalıntir” ifadelerini kullandı. Oksijen Atomuna Dikkat! Oksijeni yakarak enerjilerini elde eden canlıların yaşamları amacıyla kesinlikle moleküler oksijene ihtiyac duyduklarını aktaran Uslu, anaerobik canlıların ise büyüme ve çoğalmaları amacıyla moleküler oksijene bağımlı olmadıklarını açıkladı. Uslu, “Her soluk alışımızda bir taraftan moleküler oksijeni solurken onunla eş güdümlü bir de sağlığımız amacıyla çok zararlı olan oksijen atomunu ya da elektron dengesini kaybetmiş reaktif oksijen moleküllerini maalesef ciğerlerimize ve oradan da kanımıza alırız. İşte bu çok zararlı reaktif oksijenlerin kanser yapıcı etkileri olmasından kansere yakalanmamak ve yakalansak da kanserin ilerleyişini durdurmak amacıyla böğürtlen, elma, yaban mersini, karadut, ceviz gibi antioksijen besinler tüketmeliyiz. Elmayı ısırdığımızda anında kararır. Onu karartan havadaki oksijen molekülleri değildir, reaktif oksijenlerdir. O durumda bir besinin ne kadar antioksijen özelliğini görmek amacıyla havadaki reaktif oksijenlerin onu hangi süratte etkilediğini görmemiz gerekir. Dikkat ettim, örnek olarak AmAsya elması aslında diğer elmalara göre daha süratle kararmakta yani havadaki reaktif oksijenlerle daha süratli ve çok etkileşme geçmektedir. Bu yüzden de daha antioksijen özelliklere sahiptir” ifadelerini kullandı. Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.