Bizim için değil, zenginler için. Evliliğimizin 30. yılında ona hiç doğum günü pastası almadım. Ama ben her doğum gününde ona çikolata alırdım. Çikolatayı çok seviyor. Adamın söyledikleri Bülent’in dikkatini çekti. Akşam karısıyla tartıştı, kapıyı çarpıp sokağa fırladı. Arabaya binmeden sahile doğru yürüdü. Deniz manzarası onu teselli etmiyordu. Oysa eskiden denize bakmak onlar için büyük bir zevkti. Dalgalar onun dertlerini yıkayıp götürecek. Ama muhtemelen karısının evde ağladığını ve onu teselli edecek hiçbir şeyin olmadığını biliyordu. Dilenciyle konuşurken biraz dalgınlaştı. “Acaba söyledikleri doğru mu, yoksa uyduruyor mu?” diye düşündü. – Şu anda cebinizde çikolata almaya yetecek kadar paranız yok mu? Bülent’in soruları üzerine adam ceplerini boşalttı ve içinden sadece kimliği çıktı. – Ben dilenci değilim. Benim işim yok. Her gün çalışıyorum ve bulabildiğim her işi yapıyorum. Ama bugün bütün gün iş aradım ama maalesef bulamadım. Bülent oturduğu bankı işaret etti. “Oturup biraz sorunlarımızı konuşalım” dedi. Adam utangaç bir tavırla yanına oturdu. – Size borç verebilecek arkadaşlarınız veya akrabalarınız var mı? – Fakirlerin yakınları da fakirdir efendim. Eğer bulurlarsa kendilerini besleyebilirler. – Karınızı yalvaracak kadar seviyor musunuz? – Ve bundan çok hoşlanıyorum. Beni 30’lu yaşlarımda aydınlattı. – Hmm. Aşk, 30 yıl süren bir aşk. Dürüstlük! Ancak aşkın üç yıldan fazla sürmediği söylenir. Bu olay yaklaşık 30 yıl önce yaşandı. – Evet. Son birkaç yıldır sevgim azalmadı, aksine arttı. – Peki o zaman söyle bana. Evlilikte mutluluğun sırrı nedir? Anlattıklarından mutluluğun sırrını bulmuşsun gibi anlaşılıyor.